Pilonidal hastalık, derialtındaki kıl köklerinin iltihabının uzaması (kronikleşmesi) sonucu derialtında içi kıl dolu bir kesecik oluşmasına denir. Vücudun kıl köklerinin yoğun olduğu her bölgesinde görülebilmesine rağmen, kuyruk sokumu bölgesinde en sık olarak görülür. Bu bölge, hem sürekli iç çamaşırı içinde kalması vasıtası ile, hem de anüs bölgesine yakınlığı nedeni ile hijyeni oldukça zor bir bölgedir. Hareket halinde iken buradaki çukur bölgedeki dökülen kılların bu hastalığın oluşumuna katkıda bulundukları düşünülmektedir.
Kıl yoğunluğu erkeklerde daha fazla olduğundan daha sıklıkla genç erkeklerde görülür ancak kadınlarda da hastalık gelişebilir.
Hastalarda oluşturduğu en yaygın şikayet kuyruk sokumu bölgesinden zaman zaman kötü kokulu olabilen akıntıdır. Bu aşamada saptandığı takdirde tedavi edilmelidir. Eğer tedavi edilmezse, hayatın herhangi bir döneminde bu kesecik iltihaplanarak apseleşebilir ve böyle bir durumda beklenmeden apsenin boşaltılarak iyileştirilmesi gerekir. Apsenin iyileşme süreci asıl ameliyatı da geciktireceğinden böyle bir sorun gelişmeden pilonidal hastalığın tedavisinin yapılması en uygun çözümdür.
Pilonidal hastalığın tedavisi cerrahi ya da cerrahi olmayan girişimsel yöntemlerdir.
-
Pilonidal hastalık için yapılacak ameliyatta, derialtındaki kesecik bütünlüğüne zarar verilemeden çıkarılır ve geride kalan boşluk gerginliksiz olarak kapatılır. Geride kalan yara dudakları direk karşı karşıya getirilebileceği (primer onarım) gibi, eğer gergin olacaksa doku kaydırma (flep ile rekonstrüksiyon) ile de bu boşluk kapatılabilir. Bu boşluğun açık bırakılarak kendi kendine iyileşmeye bırakılması (sekonder iyileşme) da mümkündür ancak bu yöntemde iyileşme uzundur, birkaç ay sürebilir. Geride kalan boşluğun kapatılması halinde iyileşme süresi daha kısadır fakat bu yarada iltihap gelişerek yaranın tekrar açılması da sözkonusu olabilir, bunun için önlemler alınır. Yara açık bırakıldığı zaman yeniden iltihaplanma riski yoktur.
-
Derialtında oluşan kesecik çok küçük delikler vasıtası ile dışarı açılır. Bu deliklerden girilerek lazer yardımı ile keseciğin iç duvarları yakılarak birbirine yapışrırılır ve keseciğin ortadan kaldırılması hedeflenir (lazer ablasyon). Bu yöntemde bir süre dsaha akıntı devam edecek, sonrasında dokuların kuruması ile keseciğin duvarları birbirine yapışıp keseciği ortadan kaldıracaktır.
-
Yukarıda tarif edilen lazer ablasyon yöntemine benzer şekilde, ciltteki deliklerden girilerek özel bir ilaç ile keseciğin duvarları tahrip edilebilir. Bu yöntemdeki süreç de lazer ablasyondaki gibidir.
Tüm yöntemlerde hastalığın tekrarlama olasılığı bir ölçüde vardır. Lazer ve ilaç yöntemi nispeten daha küçük boyutlu hastalıklarda başarılı iken, büyük hastalıklarda ameliyat yöntemini tercih etmek daha akılcı olacaktır.
Hastalara ameliyat kararı verildikten sonra basit birkaç tetkik ve anestezi muayenesi sonrası hazırlıklar tamamlanır ve ameliyat randevusu verilir. Hasta ameliyat olacağı gününü sabahında hastaneye gelir, ameliyatını olur, bir gece hastanede kaldıktan sonra evine gidebilir. Eğer kapatılan açıklık büyükse, ameliyatta içeride birikecek sıvıları dışarı boşaltacak bir dren yerleştirilebilir. Bu dren genellikle ameliyatın ertesi günü alınır ancak zaman zaman bir iki gün daha tutulabilir, eve gitmeye engel değildir.
Ameliyat uygulanan hastalara, dokuların yapışmasına destek olmak amacı ile, bir hafta boyunca zorunlu haller dışında (yemek, tuvalet vb.) belden bükülerek oturmamaları önerilir. Ayakta durdukları zamanlar dışında uzanmaları ya da kaykılarak oturmaları uygun olacaktır.
Lazer ablasyon işleminin süreci de ameliyata benzer, işlem ameliyathanede yapılır. Hasta aynı gün eve gidebilir, oturma kısıtlaması yoktur.
İlaçla ablasyon, poliklinik şartlarında yapılır, öncesinde hazırlığa gerek yoktur.
Şehir dışından gelen hastalar, hastaneden çıktıktan sonra kendi şehirlerine dönebilirler. Bir hafta sonra kontrol muayenesi için çağrılırlar. Bu süreyi kendi şehirlerinde geçirebilirler. Bu mümkün değilse, ameliyatın ya da işlemin yapıldığı şehirde bir hafta kalmaları gerekir.